Hiroşima, 6 Ağustos 1945’te, insanlık tarihindeki en karanlık anlardan birine tanıklık etti. II. Dünya Savaşı’nın son dönemlerinde, Amerika Birleşik Devletleri’nin “Little Boy (Küçük çocuk)” adını verdiği bir atom bombası, şehrin üzerine bırakıldı ve şehir bir anda cehenneme döndü. Devasa patlama, şehrin büyük bir kısmını yok etti ve binlerce masum insanı anında ölüme sürükledi.
Hiroşima’nın bombalanması sonucunda, yaklaşık 70.000 ila 80.000 kişi anında hayatını kaybetti. Patlamanın etkisiyle, şehirdeki binalar ve altyapı büyük zarar gördü. Ayrıca, radyasyonun etkisiyle, bombalanan bölgede ve sonraki günlerde binlerce kişi daha hayatını kaybetti. Hiroşima’nın bombalanmasının ardından hayatta kalan yaralılar arasında büyük acı ve çaresizlik yaşandı. Hastaneler, sağlık hizmetlerinin kıt olması nedeniyle yetersiz kaldı ve yaralılara yardım etmek için büyük bir çaba sarf edildi.
Hiroşima’nın bombalanması ise tüm dünyada dehşetle karşılandı ve büyük bir tartışma başlattı. Savaşın sona ermesi için kullanılan bu tür bir silahın ahlaki ve insani boyutları sorgulandı. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen bu olay halen, tarihin kara lekelerinden biri olarak görülmekte ve üzerine filmler yapılmakta.
Hashem Al-Ghaili isimli Yemenli bir moleküler biyolog ise bu korkunç olayla ilgili bir kısa film çekti. “Hiroşima” isimli kısa film, sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Bombanın fırlatılmasıyla birlikte yaşananlar, şehrin bir anda nasıl yok olduğu gözler önüne serildi.
Al-Ghaili, filmin sonunda şu an dünyada 13 binden fazla nükleer silahın olduğuna dikkat çekerken, bunlardan 2 binden fazlasının dakikalar içerisinde fırlatılmaya hazır olduğunu belirtti. Modern nükleer bombaların ise Hiroşima’ya atılanlardan 3 bin kat daha güçlü olduğuna dikkat çeken Al-Ghaili, kısa filmiyle sosyal medyanın gündemine oturdu.